Akıllarından Başka Sermayeleri Olmayan İki Genç Sıfırdan İş Yaratır


1958 sonbaharı... Genç iş adamı gece şantiyeden yorgun evine döner. Eşi, endişe içinde iki polis memurunun geldiğini, onu sorduklarını, "Gece saat 10'da tekrar geleceğiz!" dediklerini söyler. O günlerde Türkiye'de politik ortam oldukça karışıktır. İş adamı endişelenir. Ortağını arayıp durumu haber verir... O genç iş adamı Alarko'nun kurucu ortaklarından yüksek makine mühendisi Üzeyir Garih, ortağı ise İshak Alaton'dur. Endişeyle bekleyiş saat 10'a kadar sürer. Gelen memurlar ertesi sabah. 7'de tekrar geleceklerini, onu "derdest" Ankara'ya götüreceklerini söylerler. İş adamı "derdest" kelimesini ilk kez duyar. Ne ifade ettiğini pek anlayamaz ama bir "paket gibi" götürüleceğini tahmin eder. O gece eşini ve bir yaşındaki kızını babasının evine götürür. Birkaç gün içinde kendisinden haber alamazlarsa durumu bir şekilde soruşturmalarını rica ederek ve onları telaşlandırmamaya çalışarak evine dönüp yatar ama uyuyamaz. Sabah 7'de polis memurları onu havaalanına götürür. Üzerinde başbakanlık mühürlü bir bilet verirler ve uçağın ön sırasına oturtup ayrılırlar. Endişesi biraz hafiflerken yerini giderek artan bir merak alır. Kim ondan ne istiyordur? Ankara Esenboğa Havalimanı'nda onu iki görevli karşılar. Görevliler çok saygılı davranır. Onların bu tutumu yüreğine biraz su serper. Cesaretini toplayarak nereye gittiklerini sorar, "Merkez Bankası’na!" yanıtının alınca şaşkınlığı iyice artar.Pazar günü Merkez Bankası'nda ne işi olacağını düşünür...

O genç iş adamı; Türkiye'de ısıtma, havalandırma, hava koşullandırma sanayisinin öncülüğünü yapacak olan Alarko'nun kurucu ortaklarından yüksek makine mühendisi Üzeyir Garih'ti. Üzeyir Garih, Merkez Bankası'nda yaşadıklarını şöyle anlatıyor; "Beni, sonradan yönetim kurulu toplantı odası olduğunu öğrendiğim, büyük salona aldılar. Kristal mürekkep hokka takımları, muazzam masa ve zengin mefruşat beni çok etkilemişti. Endişelerim kaybolmuştu. Bir süre bekledikten sonra kapı açıldı. İçeriye 8-10 kişi girdi. Aralarında tanıdıklarımın olması beni o an rahatlattı. Heyet başkanı kendini Merkez Bankası Guvernörü Tandoğan olarak tanıttı." Tandoğan; banknot matbaasının hazır olduğunu, ilk kağıt paranın basılacağını, ancak matbaanın klima tesisatının gereği gibi yapılmadığı için baskıda renklerin üst üste bindiğini, aldıkları bilgiye göre Alarko'nun bu durumu yerli olanaklarla düzeltebilecek en iyi yerli firma olduğunu ve bir teklif beklediklerini söyler Bunun üzerine Üzeyir Bey rahatlar 0 anda ilk düşüncesi "yıldırım telefonla" ailesine endişelenecek bir sey olmadığını bildirmek olur. Emrine bir araba ve iki teknisyen verilir. Büyük bir heyecanla işe koyulur, teklifi hazırlar. Alarko, Merkez Bankası Banknot Matbaası Tesisleri'ni, yerli olanaklarla beş ayda tamamlar Fevkalade başarılı bir tesis kurulur. Türkiye'nin ilk kağıt para basımı başarıyla gerçekleştirilir Üzeyir Garih, Alarko'nun, Türkiye Cumhuriyeti için özel bir anlamı olan bu işteki mütevazı ancak kritik katkısını şöyle değerlendiriyor: "Bu işin ödülünü yalnız bu işten kazandığımız para ile değil bize açtığı ufuklarla da gördük. Bu iş Alarko'nun müteahhitlik ve sanayicilik hayatında önemli bir sıçrama tahtası oldu."

İKİ GENÇ GİRİŞİMCİ: ÜZEYİR GARİH VE İSHAK ALATON
Kuruluşundan dört yıl gibi kısa bir süre sonra iş dünyasındaki yerini sağlamlaştıran Alarko'nun kuruluşu ve adım adım gelişmesi, tam anlamıyla azimleri ve akıllarından başka sermayeleri olmayan iki genç girişimcinin "sıfırdan iş yaratma" öyküsüdür. 1954 yılı... Üzeyir Garih üç yıllık mühendistir ve Carrier'in Türkiye şubesinde çalışmaktadır. Askerliğini yapar ve 1,5 yıla yakın iş ve piyasa deneyimi kazanır. Çalışkanlığı, bilgisi ve dürüstlüğüyle geniş bir çevre edinir " 1950'lerin ilk yarısında çok boş olan Türk sanayi piyasası, ısıtma-soğutma-klima hususunda iş yapma heyecanına sahip bilgili müteahhitlere adeta kucak açar." Ancak yine de "serbest iş yapmak" konusunda tereddütleri vardır. Onu düşündüren teknik konulardan daha fazla mali konulardaki bilgisizliği ve deneyimsizliğidir Birikmiş bir sermayesi olmadığı için tüm teklif ve olanakları rasyonel bir şekilde değerlendirmesi gerekiyordu. Bir süre düşündükten sonra serbest çalışma yönünde karar verir. Önce altı ay mali ve muhasebe konularında yoğun bir çalışma ile bilgi sahibi olur.
Bu sırada tüm hayatını değiştirecek ve geleceklerini birlikte çizecekleri bir kişiyle tanışır. Bu kişi yaşamının sonuna kadar ortak olacağı İshak Alaton'dur. İshak Alaton o sırada çalışmak, bilgisini artırmak için gittiği İsveç'ten ülkesine dönmüştür.
Ortaokulu Şişli Terakki'de, Liseyi Saint Michel Fransız Lisesi'nde tamamlayan ve mimar olmak isteyen İshak Alaton için İkinci Dünya Savaşı sırasında uygulanan Varlık Vergisi bir dönüm noktası olur. Alaton bu zor günlerini şöyle anlatıyor; "Babamdan bütün varlığımızın üç misli vergi ödemesi istendi. Ödeyemeyince işyeri ve evimizdeki eşyalar haczedildi, kendisi de Aşkale'ye gönderildi. Dokuz ay sonra kırk bir yaşında, ak saçlı ve kalbi kırık bir ihtiyar adam olarak evine döndü. Yapılanları izah edemedi ve affedemedi, içine kapandı. Bir daha sıfırdan başlamayı denemedi, dünyadan erken ayrıldı."
Bu güçlüklere rağmen Alaton lise eğitimini tamamlar ve hemen çalışmaya başlar, daha 17 yaşındadır. Mimar olmak ise artık bir hayaldir. Askerliğini yapar, İngilizce öğrenir. Tekrar çalışmaya başlar. Ancak iş hayatında başarılı olmak için bilgisinin yeterli olmadığını anlar. Bu eksikliğini tamamlamak için yurt dışına gitmeye karar verir. Üzeyir Garih'in İstanbul Teknik Üniversitesi'nden mezun olduğu 1951 yılında İshak Alaton da İsveç'e gider. İsveç'te lokomotif fabrikasında kaynakçı olarak çalışmaya başlar. Teknik resim kurslarına giderek aynı fabrikada teknik ressam olur. Daha sonra klima cihazları satıcılığı yapar, İshak Alaton İsveç deneyimlerini şöyle anlatıyor; "Çalıştığım şirketlerde takım çalışması vardı. İsveç'te iş hayatımın başlangıcında bu ortamda eğitildim. Bunun önemini tüm hayatım boyunca idrak ettim ve uygulamaya çalıştım. Birlikte çalışarak üretimi büyütmenin ve kaliteyi geliştirmenin, başarıyı başkalarıyla paylaşmanın heyecanını yaşadım. Geçen asrın sonlarında açlıktan kıvranan, halkının dörtte biri Amerika'ya göç eden bir ülkenin, yüzyılın ortalarından sonra akıllı sosyal demokrat yönetim sayesinde dünyanın en zengin ülkelerinin arasına girişini heyecan ve gıptayla izledim."
İshak Alaton İsveç'te kalabilecekken, 1954 yılında İstanbul'a, ülkesinin sanayileşmesine katkıda bulunmak isteyen, hayalleri olan idealist bir iş adamı "adayı" olarak döner. Arkasında bıraktığı zor yılları hiçbir zaman unutmaz, ancak o ileriye bakmayı tercih eder. Daha sonraki yıllarda hayalleri gerçeklere dönüşürken, toplumsal sorunlara karşı da kayıtsız kalmaz, Türkiye'nin örnek aldığı İsveç gibi gelişebilmesi için düşüncelerini her zaman toplum önünde tartışmaya açar.

ALARKO'NUN KURULUŞU
1954 yılında Üzeyir Garih, ısıtma, havalandırma, hava koşullandırma alanında iş kurma düşünceleri içindeyken, İshak Alaton da aynı alanda iş olanaklarını inceler ve teknik bakımdan yeterli bir ortak bulmak ister. Aynı zaman sürecinde değişik yerlerde ve neredeyse paralel yaşanan bu arayışların bir yerde kesişmesi de kaçınılmaz gibidir. Nitekim kaçınılmaz olan gerçekleşir. Ortak bir dostları iki genç girişimciyi tanıştırır. İshak Alaton, Üzeyir Garih'e ortaklık önerir.
Üzeyir Bey birkaç gün düşünür. Paraları yoktur. Ancak o günlerde taahhüt işleri müşteri tarafından finanse ediliyordur. Isıtma ve hava koşullandırma işleri, kamu ve endüstriyel alanda, fabrikalarda yeni yeni başlıyordun Piyasada bu işi yapan ciddi ve yeterli kuruluş da yoktur, ilk proje bürosu bile henüz açılmıştır. Kalifiye işçi bir yana biraz deneyimli bir usta bulmak bile çok güçtür. Havalandırma cihazları yurt dışından getiriliyor ve çelik kazanlar küçük atölyelerde güçlükler içinde çok az sayıda üretiliyordun Öte yandan yurt dışından ithalat yapmak, döviz yetersizliği nedeniyle çok zordur.
Üzeyir Bey bu olumsuz koşulları değerlendirir ve karamsarlığa kapılmak yerine bu durumun kendileri için fırsat yaratacağına karar verir; "Bilgi en az sermaye kadar önemliydi." Yapmaları gereken teknik bilgi ve mühendislik uygulamalarıyla öne çıkmak, piyasada "teknik firma" olarak tanınmak, kimsenin yapamadığı teknik olarak zor işleri başarıyla ve zamanında tamamlamak, güven kazanmaktır. Bunu yapabilirlerse piyasada bir satıcı kredisi kazanacaklarına eminlerdin Bu inançla ortaklık teklifini kabul ederler. Böylece iki genç Türkiye'de kendileriyle birlikte gelişip güçlenecek ısıtma, havalandırma ve hava koşullandırma alanının kurucu ve öncüleri arasında yer alır.

BİR HAN ODASINDA BAŞLAYAN İŞ HAYATI
İshak Bey Alarko'nun kuruluş günlerini şöyle anlatıyor; "Üzeyir Garih'le eşit şartlarda ortak olduk. Yirmi bin lira sermayeli Alarko Kolektif Şirketi’ni kurduk. El ele yola çıktık. Galata'da Vefai Han'ın avluya bakan bir odasında iki masa, üç iskemle ile işe başladık. Çok farklı yapıda iki insandık. Bu farklılık sayesinde artılarımız, diğerimizin eksilerini dengeledi. Parasal imkanlara sahip olmayı gerekli, ancak yeterli olmayan bir hedef olarak belirledik.Türkiye'nin en zengin ve en büyük şirketleri arasında olmak yerine, en saygın ve en ciddi şirketleri arasında yer almayı tercih ettik. Bu konuda başarılı olduğumuzu düşünüyorum."

Bu sırada ilk önemli işlerini alırlar. Buhardan ve pustan bir metre ötesinin seçilemediği, birbirinden bağımsız iki kumaş boyahanesine uyguladıkları buhar dağıtıcı ısı reküperasyon sistemi bu alanda Alarko'nun tanınmasını sağlar. Mühendislik gerektiren bu iş, yeni işlerin de habercisidir. Ardından Heybeliada'daki Deniz Harp Okulu'nun yüzme havuzu tesisleri işini alırlar ve bu işi de başarıyla tamamlarlar.

BİR MATKAP BİR TORNA İMALATHANE
Tesisat alanında çalışmak imalat ve montaj işlerini mümkün olan en iyi şekilde yapmayı gerektiriyordun Bunun üzerine arayış içine girerler. 1956 yılında Galata'da Tophane Caddesi'nde bir kilisenin bodrumunda el aletleri, oksijen kaynağı ve eski torna ile matkaptan başka aleti olmayan bir atölye açarlar. Üzeyir Bey, yıllar sonra bu girişimlerini, "0 günlerde çok seyrek olan, mühendis-deneyimli usta işbirliği ile kurulmuş bir özel sektör imalathanesine sahip olmuştuk." diye değerlendirecektir. Bu şekilde başlayan imalatçılık Alarko için taahhüt işlerinin yanı sıra bu alanda ilk sanayi tesislerinin kurulmasına kadar giden yolu açar.

İLK SICAK HAVA APAREYLERİNİN ÜRETİMİ
1950'li yılların sonuna doğru Türkiye'de ilk sıcak hava üfleyen cihazların üretimi öyküsü, Alarko'nun o günün kısıtlı koşullarında bilgi ve beceriyi; düşünce, üretim ve uygulama alanlarında nasıl başarıyla birleştirdiğini gösteriyor. Üzeyir Bey bu süreci şöyle anlatıyor; "Emayetaş Fabrikası'ndan beni çağırarak birkaç bin metrekarelik sıvama atölyesinin ısıtılması için teklif istediler. Dört tuğla duvar ve bir eternit çatıdan ibaret çarkhanenin sıcaklığı kışın 5-6 dereceye kadar düşüyormuş. Çarkhanenin bitişiğindeki emaye fırınlarının kapakları içeriye malzeme konulacağı zaman açılıyordu. Fırınların üzerinde oluşan sıcak havanın bir davlumbaz ile toplanıp, yatakları su soğutmalı vantilatörlerle emilerek çarkhaneye uygun hava kanalları ile üflenebileceğini düşündük." Gerekli ölçümler yapılır, teklif verilir. Birkaç gün sonra, pazarlık bile yapmadan işi alırlar. 0 zamana kadar Türkiye'de kullanılmayan sıcak hava apareylerini başarıyla üretip, tesisi zamanında bitirirler. Üzeyir Bey daha sonra firma yetkililerinden kimsenin aklına sıcak havayla ısıtma yönteminin gelmediğini, geleneksel ısıtma sistemlerine göre verilen tekliflerin kendi tekliflerinden 10 kat pahalı olduğunu öğrenecektir.
Üzeyir Bey bu noktada durumlarını şöyle değerlendiriyordu; "Çok başarılı bir takım oluşturmuştuk. Firmamız Alarko 1957'nin sonunda kendi çapında ve alanında iyi bir üne ve bir iş portföyüne sahip olmuştu. Komplike sayılan ısıtma, havalandırma, klima tesislerini, ilgili ekipman ve cihazların imalatlarını o gün için mümkün olan en iyi kalite ve şartlarda yapıyorduk."

1959: İLK BÜYÜK İŞLER
Alarko beş yıl içinde öncelikli hedeflerine ulaşır, piyasada kazandığı teknik üstünlük ve güvenilirlikle, yeni bir dönüm noktası olacak büyük projeler almaya başlar. Bunlardan ilki Merkez Bankası Banknot Matbaası, diğeri ise Sümerbank Malatya Fabrikası Ek Tesisleri'nin hava koşullandırma projeleridir. Üzeyir Bey Malatya Fabrikası projesinin öyküsünü şöyle anlatıyor; "Sümerbank Malatya Fabrikası Ek Tesisleri'nin inşaatı tamamlanmış, makineleri de dışardan ithal edilerek montajı yapılmıştı. Ancak döviz darlığı nedeniyle fabrikanın klima sistemi için gerekli cihaz ve donanımlar dışarıdan getirilemiyordu. Yerli olarak yaptırılmasına karar verilmiş ve ihaleye çıkılmıştı, ihale bedeli yüksekti ancak bizden başka istekli olmamıştı." Malatya Fabrikası'nda dışarıdan ithal edilemeyen tüm donanımlar yerli olarak yapıldı. Bu nedenle bu proje Alarko'yu imalatçı olarak çok geliştirdi. Ancak Alarko üretimlerini hala dış atölyelerde yaptırıyordu. Bu koşullarda Üzeyir ve İshak beylerin kafasında gerçek bir sanayi şirketi olmak düşüncesi oluşmaya başlar.

ANONİM ŞİRKETE DÖNÜŞÜM VE SANAYİYE YATIRIM
1960 lı yıllarda İstanbul ve diğer büyük kentlerde başlayan "konforlu" apartmanlar sıcak su ve kalorifer tesisatı talebini yaygınlaştırıyordu. Bu koşullar Alarko'ya sanayileşme adımını atması için cesaret verdi. 1961 yılında Alarko Sanayi ve Ticaret A.Ş. adı altında organizasyonunu ve mali yapısını güçlendirirken, 30 kişiye çıkarttığı mühendis grubu ile sanayi ürünleri imalatını gündemine aldı. 1963 yılında Rami'de ALSAC Fabrikası'nın inşaatına başlandı. 1966 yılında tamamlanan, o dönemde bu sektördeki en büyük tesisler arasında yer alan bu fabrika ile Alarko ürettiği; ısıtma, soğutma-klima, havalandırma, su şartlandırma cihazları ve donanımları, değişik tipte pompalar, kumanda tabloları ile kendi alanında bir sanayi şirketi haline gelir. Bununla birlikte Alarko'nun istihdam ettiği mühendis, tekniker ve işçi sayısında önemli bir artış yaşanır.

İLK SANAYİ TİPİ ÜRÜN VE SİSTEM KATALOGU
Alarko bu gelişmeye bağlı olarak Türkiye'de ilk sanayi tipi ürün kataloğu düşüncesini gerçekleştirir. Üretilen ve ithal edilen her ürün için, ürünü tanıtan ve seçimde yardımcı olacak tüm veri, tablo ve diyagramları içeren bu kataloglarda, ürünle ilgili yerleştirme ve kullanım bilgileri de yer alır. Alarko bilgi ve birikimini daha sonra da paylaşmayı sürdürür. Üzeyir Garih ve İshak Alaton mesleki, idari, mali bilgi ve birikimlerini yayınladıkları kitaplarda toplar ve çeşitli yayın organlarında yazdıkları makalelerle, konferanslara katılarak yaygınlaştırmaya çalışırlar. Üzeyir Bey bu konudaki ilgisini üniversitelerde ders vererek sürdürür. Bu çalışmaları sonucu kendisine İTÜ tarafından "fahri doktor" ünvanı verilir.

ANAHTAR TESLİM SİNAİ TESİS
Alarko 1960-70 arasında bir yandan gelişen konfor tipi ısıtma ve hava koşullandırma talepleri için üretim ve ithalat yaparken, gelişen ekonomi ve artan yatırım ortamında birçok büyük projeyi de başarıyla gerçekleştirir. 1960'ların sonlarında Alarko artık "anahtar teslim komple sınai tesis" taahhütlerine hazırdır. Bu işler Alarko bünyesinde, daha sonra ALSİM gibi ana şirketlerden birini oluşturacak bir bölüm tarafından yürütülür. Anahtar teslim sınai tesis yapımına yönelme, ithalat ve nakliye zorlukları Alarko'yu bu tesislerde kullanılan makineleri üretmeye yöneltir. Bunun sonucu ALAMSAŞ Ağır Makine Fabrikası kurulur. ALAMSAŞ, sadece Alarko ve yerli firmaların ihtiyacı olan ağır makineleri üretmekle kalmaz, yurt dışından gelen talepleri de karşılar, Türkiye'nin ağır makine ihracatına katkıda bulunur.

HOLDİNG OLARAK YENİDEN ÖRGÜTLENME
Alarko 1973 yılında, 250 kişiye yaklaşan mühendis, 100 kişiyi aşkın bir beyaz yakalı uzman ve memur, 1000 kişiye yakın bir teknisyen ve işçi kadrosuyla holding yapısında örgütlenir. Türkiye'de kurulan üçüncü holding olur. Alarko Holding; anahtar teslim komple sınai tesis yapımı, ağır sanayi girişimi, endüstri proses gereçleri (fırın, konveyör, pompa, brülör, tablo, soğutma - klima) imalatı, gıda, turizm, enerji ve konut ile hizmet sektörü alanlarına yönelir. Geçen yıllar içinde her alanda, yurt içinde ve yurt dışında önemli, öncü ve prestijli projelere imza atar. 1998 yılında Alarko Holding'in bir bölümü haline gelen çekirdek şirket Alarko Sanayi ve Ticaret AŞ hava koşullandırma alanında dünya lideri olan Carrier ile eşit oranda ortaklık gerçekleştirir. Bu olayın ilginç yönü ise çalışma hayatına Carrier'in Türkiye şubesinde mühendis olarak başlayan Üzeyir Garih'ın 47 yıl sonra Carrier ile ortak olmasıdır. 2000'li yıllar Alarko Grubu için çok üzücü bir olayla başlar. Alarko'nun kurucularından Dr. Üzeyir Garih'in beklenmedik ölümü sadece grupta değil, tüm iş çevrelerinde ve kamuoyunda üzüntüye neden olur. Ancak Alarko "profesyonel" yapılanması içinde bu büyük kaybı sarsıntılara yol açmadan karşılayabilir.

GÜNÜMÜZDE ALARKO
Alarko günümüzde, Üzeyir ve İshak Beylerin hedeflediği gibi, öncü, geliştirici ve krizlerden etkilenmeyen mali yapısıyla; büyüklük olarak değil ama güvenilirlik bakımından üst sıralarda yer alıyor. Geride kalan 63 yıl sadece Alarko'nun tarihi değildir. Bu tarih ısıtma, havalandırma ve hava koşullandırma sektörü tarihinin de çok önemi bir bölümünü kapsar. Bir sektörde böyle birikimli bir firmanın yer alması, o sektör kadar tüm Türkiye için de bir kazanımdır. Bu kazanımın en iyi ifadesi Üzeyir Garih ve İshak Alaton Beylerin ilk yola çıkarken ortaya koydukları "bilgi en az sermaye kadar önemlidir" düşüncesi ile Alarko ile birlikte hatırlanan "hizmette ve üretimde kalite" ilkesidir. Alarko'nun 63 yıl içinde ortaya koyduğu başarı bunun kanıtıdır. Isıtma, havalandırma ve hava koşullandırma sektörünün duayenlerinden Kevork Çilingiroğlu'nun anlattığı bir anı Alarko'nun başarısının altında yatan; öğrenmekten, araştırmaktan ve kaliteden vazgeçmemeye dayanan anlayışı çok güzel açıklıyor: "1961 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi işinde ilk fan coil uygulamasını yaptık. Bu işte İhsan Önen idarenin kontrolörü, biz ise yükleniciydik. Bina çıplak betondu ve ısı kaybı büyüktü. Tek çare noktasal bir kaynaktan büyük kapasiteli ısı vermekti. Büyüğümüz Süheyl Desan Bey'e gittik o da bize fan coil kullanmamızı önerdi. Hesapları kontrol ettik. Bir ortamda üç-dört fan coil yeterli oluyordu. 212 fan coil kullandık. Bunları Alarko imal etti ve bize minnettar kaldı. Çünkü ses açısından cihazı sekiz defa reddettik. Sonunda İtalya'dan dengelenmiş çarklar bulup getirdiler, sesi indirmeyi başardılar. Üzeyir Bey bana, 'iyi ki bizi birçok defa reddettiniz, biz de çok uğraşıp işin sırrını çözdük ve bir sanayi konusu kazandık' dedi. Hakikaten de ilk zamanlar bütün sessiz cihazları onlar yapıyordu."

Kaynak: Makine İhracatçıları Birliği Moment Dergisi

Akıllarından Başka Sermayeleri Olmayan İki Genç Sıfırdan İş Yaratır

Son Haberler

Alarko Tarım Grubu’ndan Avrupa’nın En Büyük Mikro Granül Gübre Fabrikası
01.10.2024

Alarko Tarım Grubu’ndan Avrupa’nın En Büyük Mikro Granül Gübre Fabrikası

Tarımda Hedef Büyüten Alarko’dan Kazakistan’da Dev Sera Yatırımı
27.8.2024

Tarımda Hedef Büyüten Alarko’dan Kazakistan’da Dev Sera Yatırımı

Alarko, Cumhuriyet’in Geleceği Genç Öğretmenler Projesi ile 29 İlde 39 Üniversiteye Ulaştı
27.8.2024

Alarko, Cumhuriyet’in Geleceği Genç Öğretmenler Projesi ile 29 İlde 39 Üniversiteye Ulaştı